Bir toplantıda bir arkadaş gerçekten çok konuşup da içi boş olan bir konuşma yaptığında divanda oturan diğer bir arkadaş “çok konuşan boş konuşan” demişti 1998 yıllında.
Bugünlerde çok ilginç bir durum yaşanıyor. Gerçekten lafın tam manasıyla çok konuşan ve fakat boş konuşan o kadar Türk siyasetçisi, gazetecisi, araştırmacısı, sanatçısı, sporcusu ve say sayabileceğin kadar meslekten adam ve kadınlar var ki! Tabii ki istisnalar kaideyi bozmuyor.
Bir dönemler Zübük benzetmesi yapmıştım. Ve şu tesadüfe bak bir iki gün önce Kemal Sunal'ın oynadığı Zübük filmini tekrar TV den yeniden zevkle izliyorum. İzlerken sayın başbakan Erdoğan’ın tekrardan zübüklüğünü görüyorum.
Hani önceleri çok işlediğim için burada tekrar ele almayacağım. Sayın başbakan tam bir tüccar. Hem de Kayserilere taş çıkartacak bir tüccar. İmam hatipli olduğu için mi tanrı verdiğimi onu da bilmem ama ancak birde maşallah öyle bir dili var ki herkese, herkesi ikna edecek ve kazıklayacak bir hitabet.
Denilir ki dünya da gelmiş geçmiş en iyi hatiplerden biri Cicero’ymuş. Tabii Goebels’i de unutmamak gerekir. Ancak ben dünyanın en iyi hatibinin Sayın Erdoğan olduğunu da çoktan kanaat getiren biriyim.
Neden mi?
Katline âşık olma diye bir kavram vardır. Erdoğan öyle bir dile sahip ki yüzlerce Kürt aristokratının yanı sıra YILMAZ ERDOĞAN gibi birçok satılmışı yanına alabiliyorsa ve onlara Kürt gerillalarının katl edilmesi için para yardımı yaptırabiliyorsa bu öyle kolay yutulacak bir lokma olmadığı aşikârdır.
Devam edelim. Sayın rahmetli Özal dört eğilimi bir araya getirdiğini söylüyordu. Bay Erdoğan ne kadar eğilim varsa-neredeyse-hepsini bir araya getiriyor. Tabii en ilginç eğilimler ise Kürdistan da olanlardır. Nakşî ailelerini, geçmişten beri Kürt halkının başına musallat olmuş onlarca feodal komprador aile ve fertlerini, posası çıkmış kimi aşiret reisini, Kürt İslamcıları derken Kürdistan’ı adeta arkadan hançerleyerek bunu yapıyor. Bunu yaparken de ne kadar “Kürt kardeşi” olduğunu da unutmadan ve utanmadan da ekleyerek. İlginci ise birçok kürdün buna da inanması! Tuhafı da şu; daha dün Kürtleri kendi evliliğine benzetmesini de çoğuna unutturarak.
Yalancının yâdsıya kadar mumu yanarmış. Erdoğan’ın mumu yâdsıya kadarda sürmedi. Esasta 22 Temmuz seçimleri Kürt halkı ve onun öncü gücü olan gerillaya saldırı temelinde genelkurmaylıkla anlaşmalı planlanıp ele alınan seçimlerdi. Özcesi artık Erdoğan salt bir başbakan değil o aynı zamanda Kürt halkının bir cellâdı durumunda. Son aylarda Kürtlere karşı sarf ettiği sözlerinin hepsini inceleyin ortaya çıkacak tablo; Kürt düşmanlığıdır.
Hem de çok konuşup da boş konuşan bir Kürt düşmanlığı!
Umarız-birkaç Kürt işbirlikçisi dışında-AKP güruhuna oylarını veren insanlarımız oynanan oyunu görmüştür. Ve tabii ki gereken dersleri de çıkartacaktır. Ayrıca Kürt AKP milletvekillerinin ne kadar Kürt olduğunu da görmüştür. Sözde İslamlığı kullanarak Kürt halkını kendisinden uzaklaştıracak. Verilen binlerce bedeli unutturacak.
Bir halkın en büyük varlığı onun şehitleridir denir. Bir milyonluk ordusu, tank ve uçakları, top ve füzeleri, polisi ve jandarması, korucusu ve ajan ordusu derken dünyanın en güçlü devletlerinden olan bir devletin tüm bütçesi ellerinde. Peki, Kürt savaşçıların neyi var? Kürt halkının çocuklarının nafakatından kestiği yardımlarıyla, etini tırnağına takarak mücadele eden bir Gerilla. Yani fakir bir halkının yardımlarıyla savaşan bir halk ordusu. Bu kıyaslama dahi ne kadar güç dengesizliği olduğunu gösterir. İşte şimdi soralım? Bu güç dengesizliğinde savaşan özgürlük savaşçılarına halkı nasıl sarılmalıdır? Kaldı ki gerillalar kendi dağlarındadır, başkalarının topraklarında gözleri yok. Peki ya Türk askerleri ne arıyor Kürdistan da? (Herhalde kardelen toplamaya gelmemişlerdir?)
Özcesi, halkımız kendi evlatlarına sarılmasını bilecektir. Ayrıca içimize sinmiş iblisleri de bilecektir. Müslümanlığı ve İslamlığı kılıf olarak kullanarak özünde ise gece gündüz yalan söyleyen, kendi vatan topraklarını özgürleştirmeye yaklaşmayan sahte dincileri de bilecektir. Topraklar esaret altındayken namazın dahi farz olmadığını yazar mukaddes kitap Kuran-ı-Kerim.
İşte özgürlük savaşçıları bu toprakların özgürlüğü için bu borcu ödemeye çalışırken halkımız, gençlerimiz ve tabii ki dini duygulara sahip insanlarımız gerillalara sahip çıkmalıdır.
AKP’nin sahte ve lâfebeliği dolu siyasetine Kürdistan da yol vermezken Kürt gençleri Kürtlere yapılan saldırılara karşı duyarlı olmasını da bilmelidir. İnkârcı zihniyetin tüm kurumlarına, partilerine ve vantuz dişli sözde sivil toplum örgütlerine, TV’lerde ve gazetelerde haber yaparken “bizim uçaklar, bizim askerler, bizim kobralar vuruyor” diyen Mehmetçik basın elemanlarını da söyleyeceklerini söylemeleridir. Salt bu değil; NAMIK DURUKAN gibi sözde Kürt geçinen böylesine düşman ağızlı medyacıları da gününü göstermelidir.
İşte gün Kürt gençlerinin günüdür. Tarihi bir süreçten geçerken bir yandan halkı korurken, bir yandan halkımıza el uzatanların elini kırarken, diğer yandan dağlara Delilaların arkadaşı olmak için yollara düşmelidir.
Tekrardan; çok konuşup da boş konuşanlara karşı az konuşup da eylemleriyle dolu konuşan Kürt gençleri olalım!
Tıpkı Kürdistan gerillası gibi!
Anasayfa 
C.tesi Ekim 27, 2007 1:19 pm
